22 Mart 2013 Cuma

SELE SANAT

        Seramik dediğimiz zaman herkesin gözünde bir şeyler canlanır. Benim de gözümde canlanan şey topraktan yapılmış vazolar, testiler ya da tencereler... Fakat karşılaştığım sanat dalı seramik olmasına rağmen gördüğüm manzara bunlardan farklıydı. Meğerse benim bildiğim bu malzemeler pişmiş seramik hamuru ile yapılan malzemelermiş. Beni bu konuda aydınlatan Nuray Hanım pişmemiş seramik hamuru ile malzemeler yapıyormuş  
         Biraz Nuray Hanım'dan bahsedeyim. Kendisi Kız Meslek Lisesi'nde el sanatları eğitimi almış.Daha sonra Ankara'da Gazi Üniversitesi'nde El Sanatları Bölümü'nü okuyarak branşının yelpazesini genişletmiş. Üniversite yıllarında hem çalışıp hem okuyan Nuray Hanım, farklı departmanlarda olmak üzere bankada çalışmış.


                 Daha sonra kendi alanı olan el sanatları ile dört yıl devlet okulunda vekil öğretmenlik yapmış.Sonra özel okullarda kadrolu olarak çalışıp emekli olmuş.28 yıldır iş hayatında olan Nuray Hanım, bu sanatı yaparken kullandığı hamuru kendisi icat etmiş. Ben hiç böyle bir şey tahmin etmediğim için çok şaşırdım.Bu gurur duyulacak şeyden başka nedir ki? Atık malzemelerin değerlendirilmesi, çevre konulu, bir yarışmada Türkiye birincisi seçilen bir ödüle sahip. Bu ödülü kendisine Ediz Hun'un takdim etmesi onu mutlu etmiş.Ayrıca sanatçı ünvanına da sahip olmuş. Ödülü kazandıran tablo yandaki resimdir. 4. ve 5. sınıfların zambak dergilerinde iş eğitimi bölümünü bir yıl Nuray Hanım hazırlamış.

                  Bu sanat nasıl yapılıyor diye sorulursa: un, tutkal ve nişasta karışımı ile bir hamur elde edilerek çeşitli deniz kabukları, bitki kabukları ve cam parçaları ile doğaçlama şekiller çıkararak duralit(sunta) üzeririne işlem yapılıyor. Kuruduktan sonra guaj ve akrilik boya ile renkendiriliyor. Daha sonra üzerine vernik sürülerek hem daha dayanıklı olması hem de parlak bir görüntü alması sağlanır.Resimlerin üzerine folyo kabartmalarla, bakırla boncuklarla ya da ip sararak resimlere ayrı bir süs katılıyor. Resimleri sürrealist olarak ve o anki duygu ve düşüncesine göre hareketlendiriyormuş. Üzerine sim dökerek resimlere parlaklık kazandırıyormuş. Dükkanda göze çarpan resmini de eklediğim yılan olan bir tablo vardı. Diğerlerinden farkı sırf boncukla kaplı olmasıydı. Tek tek o boncukların düzenli bir şekilde yapıştırılması kolay olmasa gerek! Biraz sabır işi sanki:)) Bu çalışma yapılırken
ilk önce cam üzerine yılan resmi çizilip vernik sürüldükten sonra boncuklarla işlem yapılmış. Testilerin boyanıp süslenmesinin dışında bir özelliği daha var onlar bir gece lambası:)) çok yaratıcı ve farklı değil mi? Bu testiler 100 tl'den satılıyor. Ayrıca tablolar da işçiliğine ve boyutuna göre değerlendirilerek fiyatlandırılıyor. Nuray Hanım'ın dört beş kişi ile birlikte çıkardığı  Tatil Kitabı isimli Zambak Sürat yayınlarına ait bir kitabı da var. Nuray Hanım Türklerin sanata yeterli önemi göstermediğinden yakınırken yabancıların sanata karşı ne kadar ilgili olduğunu söyledi. Kendisi

dükkanda yazılı olan bir sözü de yazıma eklememi istedi. '' Sanattan anlamayanla iş yapmak körler sokağında ayna satmaya benzer.'' Ne anlamlı söz değil mi?
        Sözlerimi bitirirken hamur icadı için kendisini tebrik ediyor. Sanat hayatındaki başarılarının devamını diliyor ve hayatını dolu dolu yaşayan, güleryüzlülüğü ve hoş sohbetiyle birlikte bana zaman ayırdığı için Nuray Hanım' teşekkürlerimi sunuyorum:))








   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder